Markaların kendilerine özgü büyüme hikayeleri vardır. Her bir hikaye farklı olur. Verilen karar ve zamanlama önemli roller oynar bu hikayelerde. Yine de hepsinde ortak bir nokta vardır. Markaların büyümek için yatırım yapması…
Bugün Türkiye’deki ve dünyadaki tüketici alışkanlıklarına baktığımızda, AVM gezme alışkanlığı iliklerimize kadar işlemiş görünüyor. Son zamanlarda büyük AVM’ler daha şaşalı şekillerde ortaya çıkıyorlar. İnsanlar da oralarda bulunmak için kendilerini ikna ediyorlar. -kışın soğuktan, yazın sıcaktan korunmak mesela.- AVM’ler artık sosyalleşme alanlarımız oldu. Vitrin gezip, çeşitli ürünleri aynı yerde bulmak bir alışkanlık bugün.
Pazar Yerleri
Toplumun AVM gezme alışkanlığı, internet alışverişine de yansıdı. İnternet kullanıcıları bir siteden çıkıp diğerine gitmeyi sevmediği için büyük oranda pazar yerlerinden alışveriş yapmayı tercih ediyorlar. Hızlı bir şekilde vitrin gezmenin en güzel yolu şu anda…
Markalar için de hazır bir kitlenin karşısına ürün çıkarma fırsatı sunuyor bu platformlar. Bir kitle bulmakla uğraşmayıp hemen bu platformdaki kitleyi kullanıyorlar. Alışveriş yapmak için gelen insanlara sadece ürün gösteriyorlar.
Markalar İçin Pazar Yerleri
Ama vitrinde yer almak için markalar ciddi komisyonlar ödüyorlar. Bu komisyon oranlarını markanın pazarlama bütçesi olarak düşünebiliriz. Pazarlamada da bir kitleyi bulup, onların ürünü satın almasını sağlamak vardır. Pazar yerleri de aynısını sunuyor. Pazarlama bütçesini peşin vermektense satıştan sonra ödeme yapmak, sermayesi olmayan şirketler için mantıklı bir çözüm. Yine de şunu gözden kaçırmamak gerekiyor: Tüm o komisyonları markanın büyümesi için pazarlama çalışmalarına harcamış olsalar, bugün Türkiye’de kaç kişi markanın adını duymuş olurdu? Evet, pazar yerleri müşteri bulma konusunda pazarlamanın karşılığı olabilir ama marka bilinirliğini arttırmak adına hiçbir faydası yok. Eğer markanızın duyumasını istiyorsanız pazarlamaya yatırım yapmalısınız. Pazar yerleri her zaman ihtiyacı olanın sizi bulmasını sağlayacak. Ama hiçbir zaman yeni ihtiyaçları keşfedip, yeni çözümlerle büyüme fırsatı sunmayacak.
Tüketici İçin Pazar Yerleri
Pazar yerleri kullanıcıya sunduğu deneyim açısından keyifli yerler. Çok fazla ürünü tek platformda inceleyebiliyorsunuz. Kolaylıkla alışverişinizi tamamlıyorsunuz. Arayüzü de güzel oluyor genelde. Aradığınızı hemen bulabiliyor, hatta yeni fikirler ediniyorsunuz.
Ama pazar yerleri satış sonrasında, satış öncesine kıyasla aynı oranda fayda sağlamıyor. Ürününüz geç gelirse kargo firmasına iletiyor, kusurlu gelirse mağazaya iletiyor. Sadece aracı oldukları için iletişim hariç hiçbir konunun muhatabı olmuyorlar.
Ama markalar öyle değiller. Bir markadan alışveriş yaptığınızda tüm detayların sorumluluğunu marka alır. Çünkü paha biçtiği deneyimle ilgili tüm detayları planlamayı kabul etmiştir. Buna satış öncesi ve sonrası süreçlerin tamamı dahildir. Yani kargoda ya da üründe sorun çıktığında her zaman markanın kendisi cevabı ya da çözümü sunmaktadır. Tüketici deneyiminde pazar yerlerinin sunamadığı çözüm de budur. Sürekli birilerine aktarılan dosyalardan dolayı sorunlara çözüm sunan insanlar ortaya çıkmıyor. Devlet dairelerindeki bürokrasiye benzedi artık.
Tekrar markalara dönecek olursak…
Elinizde sermaye varsa, pazar yerlerinde ürün satmak yerine;
- Operasyonlarınızı güçlendirin/planlayın
- Markanıza yatırım yapın
- Reklamlarınızı markanıza uygun bir çerçevede planlayın
- Pazar yerlerinize vereceğiniz oranı kendi markanızı pazarlamaya ayırın