Bunu bir deneme yazısı olarak düşünebiliriz. Çünkü demokrasi üzerine uzun uzun araştırmalar yapmadım. Bu nedenle empatinin oynadığı rol de kişisel gözlemler üzerinden ortaya çıkan yorumlar olacak.
Demokrasi Nedir?
İnsanlık tarihi çok uzak geçmişe dayanıyor. İnsanlar topluluk olarak hareket etmeye başladığı zamanlardan itibaren topluluğun geleceğini etkileyecek kritik kararlar vermek zorunda kalmışlar. Soğuk hava dalgası geldiğinde mağarada sığınmaya devam mı edecekler yoksa harekete geçip kendileri için daha uygun bir yer mi arayacaklar? Kolay bir karar değil. Belki aynı yerde kalmaya devam ederlerse yiyecek bulamayacaklar ve açlıktan ölecekler. Bir topluluk bir anda yok olacak. Harekete geçmeye karar verdiklerinde ise karşılarına çıkacak tehlikeleri tahmin bile edemiyorlar. Eğer ortak bir karar vermek istiyorlarsa, herkes kendi adına seçim hakkını kullanacak. Herkes kendi tercihini açıkladığında, en çok oy hangisine verildiyse topluluk olarak onu uygulayacaklar.
Geçmişteki demokratik seçimler, günümüzden çok farklıydı tabi. Devlet kavramı yok, bütün olarak hareket etmek zorunda değiller, bürokrasi diye bir şey yok. Yukarıdaki örnek muhtemelen geçmişte o şekilde yaşanmıyordu. Mağarada kalmak isteyenler; “Madem gitmenin daha doğru olduğunu düşünüyorsunuz, gidin o zaman. Biz şansımızı burada deneyeceğiz.” derlerdi herhalde. Bugün demokrasi kavramı siyasi bir anlam içeriyor. Ama temelinde topluluğun ortak karar vermesidir.
İnsanların Tercihleriyle Empati Kurmak
Yine yukarıdaki örnek üzerinden ilerleyelim. Soğuktan korunmak için kalmak isteyenler ve gitmek isteyenler var. Kalmak isteyenlerin ve gitmek isteyenlerin ne gibi sebepleri olabilir? Belki de kalmak isteyenlerin yaş ortalaması yüksektir ve yeteri kadar hızlı ve uzun süre hareket edemeyeceklerini düşünüyorlardır. Olabilir, değil mi? Mağarayı çeşitli şekillerde ısıtabileceklerini düşünüyorlardır ve yöntemlerine güveniyorlardır. Gençler yeteri kadar hızlı hareket ederlerse, kışı geçirecek besini depolayabileceklerine dair somut planları vardır. Yani bu insanlar koşamayacak oldukları için mağarada kalmak istiyor olabilirler. Ve kalmak için kendilerince çözüm yolları üretmişlerdir.
Peki gitmek isteyenler için senaryo nasıl? Bulundukları çevrede yeterli besin olmadığını düşünüyorlardır. Hangi yöne doğru ilerleyecekleri üzerine planlar yapmışlardır. Belki bilgileri yoktur ama teorileri vardır.
İki grup arasında empati kurulabildiği bir ortamda herkes için uygun bir çözüm ortaya çıkar mıydı? Soğuk bir hava dalgasının geldiği senaryo hakkında net bir şey söylemek mümkün değil. Çünkü ne kadar uzun süreceği, daha ne kadar soğuk olacağı gibi soru işaretlerine cevap yok. Ama en azından kalmak isteyenler ve gitmek isteyenler birbirlerini anladıklarında karar değiştirebilirler. Yaşlı birinin kilometrelerce yol yürüyemeyeceği gerçeğini gözünden kaçıran gençler, yola çıkmanın yaşlılar için kesin ölümle sonuçlanacağını gördüğünde fikir değiştirebilirler. Belki de fikir değiştirmeyecekler ama mobilite konusunda çözüm üretebilirler.
İşin özü: İki taraf da birbirini anladığında sebepleri konusunda hoşgörüyle yaklaşabilirler. Karar değiştirenler olacağı gibi, çözüm üretenler de olacaktır.
Empatinin de en faydalı yanı budur zaten. Karşı tarafın duygularını anlamaya başladığınızda fikirlerinizde esneme olur. Fikirlerin esnemesi kötü bir şey değildir. Dediğim gibi, bazı düşünceler değişmez ama mağdur olanlar için çözüm üretmenize ilham kaynaklarını bulunabilir.
Toparlamak gerekirse, demokrasi farklı görüşteki insanların topluluk olarak birbirlerine görüşlerini kabul ettirme çabalarından ötesi olabilir. Bunu de empatiyle birlikte başarabiliriz. Demokrasinin, iki ya da daha fazla takımın kazanmak için oynadığı bir oyuna dönüşmesine izin veremeyiz. Demokrasi, taraflar birbirini anladığında faydalı sonuçlar doğurabiliyor. Yoksa gençlerin çoğunluk olduğu topluluğun oy çokluğuyla yola çıkma kararını alması ve yolda yorgunluktan ve soğuktan ölen yaşlıların olması grubun hayatta kalma ihtimalini düşürecektir. Vahşi bir hayvanla karşılaştıklarında adam eksikliğinden dolayı, doğayla olan savaşı kaybetmeleri an meselesi olacaktır.
Öyle değil mi?